Çin’in Wuhan kentinde başlayan Korona virüs salgını ilk vakanın açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden beri ülkemizi de etkisi altına almıştır. Geçen 20 günlük sürede hasta sayısı 10.827, hayatını kaybedenlerin sayısı 168’e yükselmiştir. İlimizde de Covid 19 şüphesiyle hastaneye yatan hasta sayısı artmaya, pozitif vakalar saptanmaya başlamıştır. Hem Şanlıurfa’da hem ülke genelinde süreç öncesi bazı tedbirler alınmış, süreç devam ederken de hazırlıklar devam etmiştir. Yapılan çalışmaların bir kısmı yerinde ve zamanında olmakla birlikte maalesef birçok konuda eksiklikler göze çarpmıştır. Her durumda hekimleri ve toplum sağlığını savunan Şanlıurfa Tabip Odası olarak meslektaşlarımıza ve halkımıza karşı olan sorumluluğumuzun bilinci ile bu 20 günlük süreçte özellikle ilimizde yaşananları, doğru yapılan uygulamaları, eksiklikleri ve çözüm önerilerimizi meslektaşlarımızla, sağlık camiasıyla ve halkımızla paylaşmayı kendimize görev atfediyoruz.
Değerli halkımız;
Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen pandemi son derece ciddi ve özellikle İtalya, İspanya ve ABD’ de gördüğümüz gibi tedbir alınmadığında çok tehlikeli bir duruma dönüşmektedir. Ancak salgın dönemi başladığı andan beri halkımızın uyarılara tam anlamıyla uymadığını ve tedbir almadığını üzülerek izlemekteyiz. İlk günlerde sokaklarda neredeyse normal hayatın devam ettiğini, insanların bu durumu ciddiye almadığını söyleyebiliriz. Her gün artan hasta sayıları ile birlikte imkânı olanların ‘evde kal’ çağrılarına daha çok uymaya başladığı gözlenmiştir. Hastane başvurularının daha sonraki günlerde ciddi anlamda azaldığı tespit edilmiştir. Hastane ziyaretlerinin kısıtlanmasından sonra hastane bahçelerinde toplu şekilde beklenilmesi riski arttırmıştır. İlimizin Sosyo-ekonomik durumu göz önüne alındığında iş ve geçim kaygısı nedeniyle çalışmaya devam etmek zorunda olan ciddi bir nüfus olduğu bilinmektedir. Kamu kurumlarının insanların geçim kaygılarını gidermeye yönelik atacağı adımlar şehirdeki yoğunluğu azaltıp bulaş riskini en aza indirecektir.
Değerli yöneticiler;
Salgınla mücadelenin başarıyla yürütülebilmesi için şeffaflık ve açıklık politikasına ihtiyaç duyulduğu çok açık ve nettir. Büyük bir özveriyle, salgınla mücadelenin en ön sıralarında görev yapmakta olan hekimler ve sağlık çalışanları, kendilerini ve diğer hastalarını COVID-19’dan koruyabilmeleri için şeffaflığa en çok gereksinim duyan kesimi oluşturmaktadır. Alandan edindiğimiz bilgilere göre hekimlere ve sağlık çalışanlarına, muayene ve takip ettikleri hastalar hakkında bilgi verilmemektedir. Oysa bu bilgilendirme sadece ilgili hekim veya sağlık çalışanı için değil, beraber çalıştığı diğer sağlık çalışanları ile tedavi ettiği hastaların sağlığının korunması açısından da hayati derecede önemlidir. Bu bilgilerin saklanması ya da geciktirilmesi hem kaygıyı artırarak görev yapma motivasyonunu düşürmekte, hem de sağlık çalışanlarının COVID-19’dan korunmak üzere alacakları tedbirleri geciktirmekte ve aksatmaktadır. Bu durum önlenmediği takdirde, yaşanmakta olan sorunlar, kısa bir süre sonra sağlık hizmeti sunumunu aksatmaya başlayacaktır. Hastaların test sonuçları çıkar çıkmaz hekimleriyle paylaşılmasını, test istem ve sonuçlarının Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri’nde görülebilmesinin sağlanmasını bir defa daha talep ediyoruz. Taleplerimizden biri olan test kit sayısının ne kadar olduğu ve yeterli olup olmadığı açıklanmalıdır. Bilindiği üzere, salgında hastalanma ve yaşamlarını kaybetme riski en yüksek olan grupların başında hekimler ve diğer sağlık çalışanları gelmektedir. Ülkemizde de salgına karşı en ön cephede kamu-özel bütün sağlık kurumlarında COVID-19 hasta temas ya da temas şüphesi olan hekim ve sağlık çalışanlarından başlanarak bütün sağlık çalışanlarının testlerinin hızla tamamlanmasını önemli ve gerekli buluyoruz.
Pandeminin başından bu yana sürecin başarıyla yürütülebilmesi için hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmanlarının karşılanmasını, çalışma koşulları ve sürelerinin iyileştirilerek düzenlenmesini talep ediyor olmamıza rağmen, halen yeterli koordinasyon sağlanamamıştır. İlk günlerdeki ciddi ekipman eksiklikleri bu konuda yeterli hazırlıkları yapmadığımızı gözler önüne sermiştir. Bazı iyileştirmeler yapılmakla beraber, yaşamsal aksaklıklar devam etmektedir. Özellikle Aile Sağlığı Merkezlerinde ciddi koruyucu ekipman eksikliği hasta ile karşılaşan aile hekimlerinde riski daha da arttırmaktadır. Birçok aile hekimi kendi başına koruyucu malzeme temin etme yoluna gitmiştir. Aile Sağlık Merkezleri (ASM) ile yataklı tedavi merkezleri arasında koordinasyon oluşturulmaması daha fazla sağlık çalışanı ve hastanın enfeksiyon riskine maruz kalmasına, ayrıca hastaların tedavilerinde gecikmelere neden olmaktadır. Yine kurullarda aile hekimlerinin yer verilmeyerek salgına sadece tedavi gözüyle bakıldığının bir göstergesidir. Ancak aile hekimleri bu süreçte tedavi ve performans alanından daha çok koruyucu sağlık hizmetlerine yönlendirilmeleri gerekirdi ki salgınla mücadelenin en önemli adımlarından biridir. Bu nedenle bir an evvel pandemi kurullarına Şanlıurfa Tabip Odası Aile Hekimliği Komisyonundan aile hekimlerini temsilen bir aile hekiminin yer alması gerekmektedir. Ayrıca hekimlerin bu salgın ortamında en son düşündükleri fakat açıklanmış olan maddi katkılar ASM’ler boyutu ile aile hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarına da ödenmelidir.
Gerek merkezi düzeyde gerek Urfa yerelinde oluşturulan bilim kurulu ve pandemi kurullarında sahada asıl savaşı veren hekimlerin, hemşirelerin, sağlık çalışanlarının, diş hekimlerinin, eczacıların, işyeri hekimlerinin, aile hekimlerinin ve akademisyenlerin temsilcileri olmalıdır. Kurullarda sağlık meslek örgütleri temsilcilerinin bulunması alınan kararların sahada daha iyi ve hızlı uygulanmasını sağlar. Bu salgınla ancak hep birlikte dayanışma ile başa çıkabiliriz denmesine rağmen, maalesef ilimizde oluşturulan kurullara bahsettiğimiz hiçbir kurum davet edilmemiştir. Dolayısıyla Urfa'da kriz birkaç kişinin aldığı kararlarla yönetilmekte ve hemen hemen her gün kararlar, uygulamalar değişmektedir. Bu değişiklikler nedeniyle bu salgının içinden çıkılmaz bir kaos halini aldığını gözlemlemekteyiz. Sağlık kurumları ve çalışanlar açısından toplumsal tüm mekanizmalar (kamu-özel-oda-sendika vb.) bir araya gelerek bu süreç en az hasar ile atlatılabilinir. Tüm toplumsal mekanizmaların olmadığı pandemi yönetiminin daha kötü sonuçlar doğuracağı artık gözle görülür bir gerçekliktir.
Kamu hastanelerinde salgının başladığı ilk günlerde maske, eldiven dezenfektan gibi temel ekipmanlarda ciddi eksiklikler dikkat çekmiştir. Hasta sayılarının çok azalmadığı ilk günlerde birçok hekim maskesiz hasta bakmak zorunda kalmıştır. Bu eksiklikler sahada çalışan hekimlerde kaygıyı arttırmış motivasyonu düşürmüştür. Daha sonra bu eksiklikler kısmen giderilmiş olsa da tam istenilen düzeyde değildir. Poliklinik hizmetleri azaltılmış, elektif vakalar ertelenmiştir. Acil servislerde salgın için düzenlemeler yapılmıştır. Hekimler il koordinasyonunun ilçe veya acillerdeki hastaların yönlendirilmesinde yetersiz kaldığını, uygulamalarda sık değişiklikler yapıldığı için kafa karışıklığına yol açtığını bildirmişlerdir.
Harran Üniversitesi’nde pandemi salgını sonrası yönetimin kararları ile vardiya usulü çalışma sistemine geçilmiş, poliklinik hizmetleri kısıtlanmış, elektif işlemler durdurulmuştur. Hastaneye girişlerin kontrolü şekilde yapılmasına başlanmıştır. Risk grubundaki sağlık çalışanlarına idari izin verilmiştir. Yapılan bu olumlu düzenlemelerin yanında yaşanan salgın nedeniyle, durumun yönetilmesi ile ilgili koordinasyon problemleri alınan kararların birçok defa değiştirilmesinden anlaşılmaktadır. İlk haftalarda yaşanan ekipman eksikliği kısmen giderilmiş olsa da halen sahada çalışan arkadaşlarımızın eksiklikleri olmaktadır. Ekipman eksikliği bu dönemlerde hayati bir konudur. Bunların yanı sıra yapılan düzenlemeler ile pandemi polikliniği oluşturularak poliklinik hizmeti, öğretim üyeleri olmadan sadece asistanlara verilmiştir. Asistan hekimler uzmanlık eğitimi öğrencisi olmasına karşın, pandemi gibi yönetimi zor bir durumda dahi öğretim görevlileri geri planda kalarak iş yükünü asistan hekimler ve diğer sağlık çalışanlarına bırakmışlardır.
Hastaların izole olması ve işleyişi kolaylaştırması açısında açılan Pandemi polikliniği sonrası, acil bölümünde günlük rutin acil hasta sayısı düşmesine rağmen ilginç bir dayatma ile acil asistanı olmayan hekimlerin her gün acil nöbetine çağırılmak istenmesi pandemi ile mücadeleyi zorlaştırmaktadır. İhtiyaç olmamasına rağmen yönetimin bu konuda ki ısrarı asistan meslektaşlarımızın enerjisini düşürmektedir. Bu çerçevede; Covid-19 rehberine uyulması, tüm hekim ve sağlık çalışanlarına aşırı yüklenmeden programlamanın ortaklaştırılarak yürütülmesi, bu süreçte sağlık emekçilerinde herhangi bir zarara neden olmamak adına hem sağlık çalışanlarının sağlığı hem de toplum sağlığı açısından gerekliliktir.
Özel hastanelerde ise durum oldukça kritik eşiğe gelmiştir. Süreç itibariyle özel hastane yönetimleri ve hekimleri tarafından halkın evde kalması noktasında önerilerde bulunulmakla birlikte, hastanelerin temel gelir kaynağı hasta sirkülasyonu ve elektif ameliyatlardır. Bunların iptal ve/veya ertelenmesi hastane gelirlerinde ciddi azalmaya sebep olmuştur. Bu süreçte hem hasta sirkülasyonunun ciddi azalması hem de sağlık bakanlığı tarafından pandemi hastaneleri olarak ilan edilmesi nedeniyle olası bir covid-19 yatışı yapıldığında, zaten masrafları ve borçlarının ödeyemez olan bazı hastanelerin bu yükün altından kalkması imkânsız hale gelmiştir. Covid-19’a yönelik tedavi protokolleri, gerekli ilaçlar ve tedavi süreçlerinde gerekli koruyucu ekipmanların özel hastanelerde olmaması da işleri daha da zor hale getirmektedir. Ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından kamu hastanelerine verilen tanı test kitleri özel hastanelere verilmemiştir.
Bu dönemde birçok özel hastanenin, personellerinin bazılarını zorunlu ücretsiz izine ayırdıklarını da görmekteyiz. Bununla ilgili önerimiz, Sağlık Bakanlığı tarafından özel hastanelerin geçici olarak kamulaştırılması ve çalışanlarının iş güvencelerinin sağlanmasıdır.
Kuşkusuz bu süreçte hekimler başta olmak üzere hiçbir sağlık çalışanının maddi olarak mağdur edilmemesi ve emeklerinin karşılığını maddi olarak da almaları önemlidir ve gereklidir. Ancak hekimlerin böylesi bir pandemide öncelikli gereksinimi salgın dönemiyle sınırlı performans düzenlemesi değil, enfeksiyondan korunacakları yeterli kişisel ekipmanın temini ve alt yapı ile koordinasyonda herhangi bir eksiklik yaşanmayacağına dair güvenin sağlanmasıdır.
Değerli meslektaşlarımız ve sağlık çalışanları;
Bu çok zorlu süreçte, birçok eksikliğe rağmen hayatınızı, ailenizi tehlikeye atarak canla başla mücadele ettiğinizi biliyoruz. Ettiğiniz yeminlerin ve mesleğinizin gerekliliğini hiç çekinmeden yerine getirdiğinizi tüm Türkiye toplumu hayranlıkla izlemektedir. İlk günden beri söylediğimiz gibi sağlıkçıları korunmadan toplumun korunamayacağını yine tekrarlıyoruz. Sahada konuştuğumuz görüştüğümüz hiç kimsenin maddi bir talebi dilinin ucuna dahi getirmediğini bir kez daha belirtmek istiyoruz. Alkışlar için tüm halkımıza teşekkür ediyoruz ancak biz alkış değil; sağlıkta şiddet yasası, özlük haklarımızın korunmasını ve bu salgında yeteri kadar koruyucu ekipman istediğimizi tekrarlıyoruz. Her an yanınızda olan Şanlıurfa Tabip Odası olarak sahada göstermiş olduğunuz emekten, mücadeleden dolayı hepinizi tebrik ediyoruz.
ÖNERİLERİMİZ