14 Mart Tıp Bayramı Nedeniyle Düzenlediğimiz Basın Toplantısında Sorunlarımızı Paylaştık.

      14 Mart Tıp Bayramı haftası nedeniyle düzenlediğimiz basın toplantısında hekimlerimizin çalışma alanı ilgili problemleri ve Şanlıurfa'nın sağlık sorunları üzerine bilgiler basın toplantısı yoluyla paylaşıldı. Basın toplantısına TTB önceki dönem başkanları Prof. Dr. Raşit Tükel ve Uzm. Dr. Eriş Bilaloğlu katıldı. Basın toplatısının açılışını Şanlıurfa Tabip Odası Genel Sekreteri Uzm. Dr. Osman Yüksekyayla yaptıktan sonra basın açıklamasını okumak üzere sözü Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Ömer Melik'e verdi.

BASINA VE KAMUOYUNA

     14 Mart Tıp Bayramının 100. Yılında meslektaşlarımızın ve diğer sağlık çalışanlarının Tıp Bayramını kutluyoruz.  Gerek hekimler ve sağlık çalışanlarının ekonomik, özlük, demokratik haklarının giderek daha da kötüleşmesi gerekse de sağlık göstergelerinin sonuçları açısından değerlendirildiğinde toplumun sağlık hakkının da giderek bozulduğu bir süreci yaşamaktayız.  Bunun temel nedeni olarak sağlık politikalarının yanlış uygulanması ve bu politikaların oluşturulmasında ilgili meslek örgütleri ve diğer toplumsal tarafların katkı ve eleştirileri dikkate alınmadan yürütülmeye çalışılmasıdır.

Hekimler açısından genel olarak hasta sayısının fazla olması, fazla mesai, nöbetler, emekliliğe yansımayan ve her geçen gün eriyen ücretler, hemen her gün yaşanan sağlıkta şiddet olayları ve hatta meslektaşlarımızın öldürülmesine varan vakalar giderek artış göstermektedir.

Aile hekimlerinin asıl amacı koruyucu hekimlik iken, Aile hekimleri; her geçen gün artan iş yükü ve angaryalar (spor, sürücü, askerlik ve her nevi sağlık raporları…), sanal ve bina altı sağlıksız ASM’ler, enflasyon karşısında eriyen cari ödeme ve maaşlar gibi sorunlarla boğuşmaktadır. İlimizde birçok birimde Aile Sağlığı çalışanı bulunmamaktadır. Bu durum koruyucu hizmetlerin aksamasına sebep olmaktadır.

Uzman Hekimlerin bir kısmının 4924 bir kısmının 657 kadrosunda bulunması ve iki kadro arasında ciddi gelir farkı olmasını açıklayabilmek mümkün değildir. Performans sistemi adı altında tamamen niceliğe bakılarak döner sermaye hesaplanması hekimler arası iş barışını bozmakta, hekimler ciddi iş yükü altında ezilmekte ve bu iş yükü sonucunda devamlı şiddet ortamıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bazı uzmanlık branşlarının Urfa'da olmaması nedeniyle vatandaşlar devamlı başka şehirlere gitmek zorunda kalmaktadır.

Performans sistemi, her alanda olduğu gibi Tıp Fakültesi öğrencilerinin de uzmanlık öğrencilerinin de nitelikli eğitim almalarına engel olmaktadır. Personel eksikleri, angaryalar, gün aşırı nöbetler ve aşırı iş yükü asistan hekimler ve intörn hekimler üzerinden yürütülmeye çalışılmaktadır. Akademi niteliğinde olan ve toplumun sağlığını etkileyecek Tıp Fakülteleri borçlar ve Afilasyon adı altında niteliksizleştirilmeye çalışılmaktadır. Akademik kadrolarda olan etkin hocalar baskı ve sindirme altına alınarak pasifleştirilerek kadrolaşmaya gidilmektedir. Akademideki sorunlar her geçen gün artmakta; öğretim üyeleri, temel tıp eğitimi, uzmanlık eğitimi, hasta takibi ve performans kaygıları ile hastane döner sermaye yönetiminin baskısı arasında sıkışmış durumdadır.

İlimizde bir anda birçok özel hastanenin SGK sözleşmesi iptal edilmiş olup bir kısmının daha sonra SGK anlaşması yapılırken bir kısmı ise hala nedeni belli olmayan sebeplerden dolayı SGK sözleşmeleri yenilenmemiştir. Kamuoyuna ve meslek örgütlerine bu konuda herhangi bir bilgi verilmemektedir. Bu hastaneler yerli sermaye ile kurulan hastanelerdir. İki yıldan uzun süredir kapalı olan milyon dolarlık yatırımlar çürümeye terk edilmiştir. Sudan sebeplerle hekimlere ve hastanelere uçuk cezalar yazılmakta nedenini kimsenin bilemediği bedeller ödetilmektedir.

Kamu görevinden haksız hukuksuz çıkarılan on binlerce hekim bulunmakta kanunsuz bir şekilde yurt dışına çıkışları yasaklanmakta KHK ile ihraç edilen ve halen asistanlık eğitimi devam etmekte olan uzmanlık eğitimi öğrencilerinin eğitim hakkı Anayasanın 42.maddesi ve uluslararası sözleşmelerle korunmuş olmasına rağmen üniversiteler şu an anayasa ihlali yaparak eğitim hakkını engellemiş durumdadır.

İlimiz sağlık göstergeleri açısından da hemen her konuda maalesef ülke ortalamasının gerisinde bulunmaktadır.

Sağlık emekçilerinin iş yükü ve emek yoğunlukları fazla olup sağlık çalışanlarının yetersiz olması sağlık göstergelerini doğrudan etkilemektedir.

Aile hekimi başına düşen nüfus 3.304 ile Türkiye ortalamasının üstündendir . 2017 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bebek ölüm hızı ilimizde 1000 canlı doğumda 14,4 iken Türkiye ortalaması 9,1’dir. Anne ölüm hızı ise maalesef Türkiye ortalamasının iki katından bile fazladır. Ülke ortalaması yüz binde 14.6 iken ilimizde bu oran 31.17 olup anne ölümünün en yüksek olduğu illerden biridir. Yine önemli bir sağlık göstergesi olan doğurganlık oranı Türkiye'de 2,07 iken ilimizde 4,29 dur ve doğurganlık oranının en yüksek olduğu ildir.

Türkiye genelinde var olan mülteci sorunu ilimizde çok daha fazla kendini göstermekte olup en yüksek mülteci nüfusu olan illerden birisi Şanlıurfa'dır. Resmi rakamlara göre ilimizdeki mülteci sayısı 452.534 olup İl nüfusuna oranı %22.23’dür. Bu rakamın çok daha yüksek olduğu gerçektir. Mülteci politikalarının yanlış yönetilmesi ve yeteri kadar planlama yapılmamasının çok daha büyük sorunlara yol açabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sorunlardan biri de salgın hastalıklardır.

Bölgemizde kızamık salgını baş göstermiştir. Bunun ana nedeni giderek artan aşı retleri ve ülkeye alınan mültecilerin yeterli ve koordineli sağlık kontrolünden geçmemesi ile birlikte aşı konusunda gerekli hassasiyetlerin yerine getirilmemesidir.

Şehirdeki mülki amirler ve milletvekilleri, hekim açığı ve şehrin diğer sağlık sorunlarına çözüm bulma noktasında daha fazla sorumluluk almalıdır.

 Geç kalınmış olmasına rağmen Üniversite, Halk Sağlığı hocaları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ile birlikte bulaşıcı hastalıklara karşı mücadele yol haritası çıkarılmalıdır.

Sağlık müdürlüğü ve hastanelerde devamlı yöneticilerin değişmesi sağlık sorunlarının çözümünden çok koltuk savaşlarına dönmüştür.

Merkez ilçelerdeki hastane ve yatak sayısının düzensiz olması bazı semtlerde yaşayan vatandaşlarımızı mağdur etmektedir.

İlçelerimizde devlet hastanelerinde hekim ve sağlık çalışanı sayısının yetersiz olması orda yaşayan vatandaşların devamlı merkeze gelmesine yol açmaktadır.

Bizler topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleriyiz. Emeğimizle, bilgimizle, uzun yıllar süren eğitim ve mesleki deneyimlerimizle dayanan birikimimizle insanlara hizmet ve sorunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz. Asal görevimiz hekimlerin haklarını korumak, yaşam koşullarının iyileşmesini sağlamak ve nitelikli sağlık hizmeti sunmaktır. Yıllardır iyi ve onurlu hekimlik için mücadele eden biz hekimler emeğimizin ve mesleğimizin karşılığını istiyor ve meslek onurumuza yakışır şekilde yaşamak istiyoruz.



Ara